Bu Blogda Ara

12 Nisan 2020 Pazar

FREİBERG HASTALIĞI



Özellikle Ayak 2. ve 3. tarak kemiklerinin başlarını tutan aseptik nekroz hastalığıdır. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Özellikle 10-18 yaşları arasında kız çocuklarda daha fazla görülür. Parmak ile eklem yapan tarak kemiği başının kan dolaşımı bozulması sonucunda kemikte yumuşama ve deformite meydana gelir. Eklem yüzeyi bozulur. Bu da eklemde sürtünme ve ağrıya neden olur. 

Erken dönemde yükten kurtarma tedavisi ile tedavi edilmeye çalışılır. Eklem kireçlenmesinin başladığı ileri dönemde ağrı oluşursa cerrahi tedavi gerekir. Cerrahi tedavide metatars başı kemiğinin bozuk eklem yüzeyi çıkarılarak yeniden şekillendirilir. 
Düzeltici osteotomi ile düzelmeyecek kadar defekt varsa protez uygulanabilir.

Gebelik ve Emzirme Dönemi Osteoporozu


Kadınlarda hamilelik sırasında veya emzirme döneminde ortaya çıkan osteoporozdur. Nadir görülen bir durumdur. Sıklıkla hamileliğin son 3 aylık döneminde veya doğumdan hemen sonra görülür. Bu kadınlarda genellikle hamilelik öncesi dönemde herhangi bir kemik erimesi şikayeti yoktur. Kalça veya bel omurgasında ortaya çıkar. Kırıklara yol açabilecek kadar şiddetli olabilir.

Osteoporoz tanısını koymanın en önemli yolu “kemik mineral yoğunluğu” ölçümüdür. Bu yöntem düşükte olsa radyasyon içerdiği için hamilelik sırasında ortaya çıkan bu osteoporozda kullanılmaz, bu nedenle bu dönemde tanı koymak zordur. Yapılan bilimsel çalışmalarda hamilelik planlayan bireylerde hamilelik öncesi ve doğum sonrası kemik mineral yoğunluğunda %5 azalma saptanmıştır. Bebeğin kemik yapısı için gerekli olan tüm kalsiyumun anneden geçtiği düşünüldüğünde bu azalma fazla sayılmaz.

Emzirme döneminde yapılan kemik mineral yoğunluğu ölçümlerinde Kemik mineral yoğunluğunun % 10 a kadar azaldığı saptanmıştır. Bu hamilelikteki azalmanın 2 katıdır. Mensturasyon(adet) başladıktan 6-18 ay içinde kemik mineral yoğunluğu normale gelmektedir. Normal hamilelik ve emzirme dönemindeki kemik kaybının kırık riskini artırıp artırmadığı bilinmemektedir.

Osteoporoz Riski Yüksek Hamilelikler:

1-      Çoğul gebeliklerde

2-      Ergenlik döneminde hamile kalanlarda

3-      Menapoza yakın hamile kalanlarda

4-      Gebelik öncesi yumurtalıklarında problem olanlarda

5-      Gebelik öncesi kemik mineral yoğunluğu düşük olan annelerde

Hamilelik veya emzirme döneminde ortaya çıkan osteoporotik kırıklar sıklıkla 27-28 yaşlarında görülmektedir. Bu kırıkların gerçekten hamilelik ve emzirme döneminde azalan kemik mineral yoğunluğuna mı bağlı yoksa bu hastalarda zaten hamilelik öncesi bulunan ve hamilelikle şiddetlenen osteoporoza mı bağlı olduğu tam olarak bilinmemektedir.

Tanı: Hamilelikte şiddetli bel ağrısı ve boyda kısalma şikayeti ile gelen hastada osteoporoza bağlı omurga kırığı akla gelmelidir. Hamilelerde travma olmadan şiddetli kalça ağrısı varlığı kalça osteoporozunu düşündürmelidir. Bu dönemde kemik mineral yoğunluğu ve röntgen çekmek sakıncalı olduğu için tanı genellikle  MR ile konulur. Osteoporoza bağlı kalça veya omurga kırıkları görülebilir.
Tedavi: Hamilelik ve emzirmeye bağlı osteoporoz genellikle kendi kendine geçer. Emzirme dönemi bittikten sonra Kemik mineral yoğunluğu artmaya başlar. Bu dönemde kalsiyum ve D vitamini takviyesinin osteoporozu önlediğine ait herhangi bir kanıt yoktur.

İleri derecede ağısı bulunan omurga kırıklı gebelere istirahat ve korse tedavisi yapılır. Kemik erimesi ilaçları bebeğe geçerek ölüme yol açabileceği için kullanımları oldukça sınırlıdır. İstirahat ve korse ile düzelmeyen şiddetli ağrılı durumlarda vertebroplasti ameliyatı uygulanabilir. Kalçayı ilgilendiren osteoporozda yükten kurtarma(Koltuk değneği) gerekebilir.

10 Nisan 2020 Cuma

Gençlerde Osteoporoz



Henüz menapoza girmemiş kadınlarda osteoporoz ortaya çıkabilmesi için iki durumdan birisi gerçekleşmelidir. Ya erişilmesi gereken doruk kemik kütlesi eksiktir, ya da normal doruk kemik kütlesine ulaşan genç erişkinde kemikte kayıplar vardır.

Vücudumuzda doruk kemik kütlesine yaklaşık olarak 30-35 yaşında ulaşırız. Normal sağlıklı erişkinlerde bu kemik kütlesi menapoza kadar sabit kalır, menapoza girilmesiyle meydana gelen hormonal nedenlere kayıp başlar.  30-35 yaşında erişilen doruk kemik kütlesi çeşitli nedenlerle eksik kalırsa osteoporoz görülür. Bunun değişik nedenleri vardır. %50 den fazla hastada sekonder osteoporoz nedenleri vardır. Bunun dışındakiler idiopatik osteoporoz dediğimiz, sebebini bulamadığımız hasta grubudur. Ayrıca bu yaş grubunda Gebelikte ve sonrasında görülen “Gebelikle ilişkili Osteoporoz” vardır.

Premenapozal Osteoporozun Nedenleri:

1-      Hormonal  hastalıklar: Cushing sendromu, hipertiroidizm, hiperparatiroidizm, hipogonadizm, büyüme hormonu eksikliği, anoreksiya nervoza

2-      Mide-Bağırsak sistemi Hastalıklar: Çölyak, malabsobsiyon sendromları, karaciğer hastalığı, bağırsak ameliyatları

3-      Kan hastalıkları: Lösemi, lenfoma, multiple myeloma, orak hücreli anemi, hemakromatoz, talasemi,

4-      Bağ dokusu Hastalıkları: Osteogenesis imperfekta, Marfan ve EhlerDanlos sendromları

5-      Romatizmal Hastalıklar: Romatoit artrit, Sistemik lupus eritematozis, ankilozan spondilit

6-      Organ nakli ameliyatı geçirmiş olmak

7-      İlaçlar: Kortizon, bağışıklık baskılayıcılar, bazı kan sulandırıcılar, Bazı kemoterapi ilaçları,bazı psikiyatrik ilaçlar

8-      Yaşam şekli: Aşırı egzersiz, sigara ve aşırı alkol tüketimi  v.b

9-      İdiopatik nedenler (sebebini bulamadığımız nedenler)

Tanı: Premenapozal kadınlarda rutin olarak “Kemik Mineral Yoğunluğu ölçümü” yapılmamaktadır. Basit travmalar ile kırık meydana gelen bir hastada veya herhangi bir sebeple kemik röntgeni çekilip röntgende kemik yoğunluğunun ileri derecede azaldığının görülmesi durumunda Kemik mineral yoğunluğu ölçümü yapılabilir. Kemik mineral yoğunluğu ölçümlerinde  menapoza girmiş hastalardan farklı olarak “Z” skoru ölçümüne göre tanı konulur. Z skoru -2 nin altında ise osteoporoz tanısı konulur. Bu değerin düşük olması yaşıtlarına göre daha düşük kemik mineral yoğunluğuna sahip olduğunu gösterir. Z skoru -2’nin altında saptanan kadınlarda mutlaka osteoporoza yol açabilecek sebepler araştırılmalıdır.

Basit travmaya bağlı kırık geçiren ya da Z skorunun -2’nin altındaki hastalarda öncelikle:Kan testi ile Kalsiyum-Fosfor-PTH-25(OH)D, ALP, ALT, kreatinin, hemogram,  FSH bakılır.

Premenapozal Osteoporozun Tedavisi: Bu grup hastalarda öncelikle sekonder nedenler varsa tespit edilerek tedavi edilmelidir. Kalsiyum (1000mg/gün) ve D vitamini (800-1500 IU/gün)  takviyesi başlanır. Beslenme düzenlenir. Spor yapması sağlanır. Özellikle haftada en az üç gün 30-60 dakika tempolu yürüyüş veya ağırlık kaldırıcı sporlar yapılmalıdır. Sigara ve alkol kesilir, Kahve günde en fazla 2 fincan ile sınırlandırılır.  Buna rağmen kırık gelişimi engellenemiyor ise o zaman Osteoporoz ilaçları  kullanılabilir. Ancak; Bu ilaçların en önemli problemi; bazılarının uzun süre kemikte kalması ve hamilelik planı olan hastalarda bebeği etkileme riskidir. Bu nedenle premenapozal kadınlarda devam eden kemik kaybı ya da tekrarlayan düşük travmalı kırıklar olmadıkça ilaç tedavisi düşünülmemelidir.


Postmenapozal Osteoporoz


Menapoza giren kadınlarda görülen osteoporoza “Postmenapozal Osteoporoz” denir. Menapozla birlikte östrojen hormonunun hızla azalmasıyla birlikte ortaya çıkar. Bu dönemde osteoporotik hastalarda kırık gelişmeden önce hiçbir şikayet olmayabilir. Basit düşmeler ile omurga, kalça ve el bilek kırığı sıkça ortaya çıkar. Kalça kırığı geçiren kadınlarda kırık sonrası iki yıl içinde ölüm riski %12-20 arasındadır.

Basit travma ile kırık oluştuktan sonra osteoporoz tanısını koymak kolaydır. Eğer hastada düşük enerjili travma ile kırık meydana geliyor ise osteoporoz akla kolay gelir. Ancak henüz kırık meydana gelmemiş hastalarda bazı önemli durumların dikkatle irdelenmesi osteoporoz tanısına götürebilir. Osteporozun erken döneminde hiçbir şikayet olmamakla birlikte herhangi bir nedenle kemik röntgeni çekilen hastaların kemik kalitesinin değerlendirilmesi tecrübeli bir ortopedisti osteoporozdan şüphelendirebilir. Ayrıca hastanın sırtında kifoz dediğimiz kamburlaşma artışı, boy kısalması, yaygın sırt ve bel ağrısıda osteoproz şüphesi duymak için yeterlidir. Ayrıca aşağıdaki etkenler postmenapozal kadınlarda osteoporoz riskini artırmaktadır.

Postmenapozal kadınlarda osteoporozdan şüphelenilmesi gerekeken durumlar
1-      Sigara kullanımı
2-      Alkol kullanımı
3-      Düşük  vucut kitle indeksi
4-      Osteoporoza yol açan hastalıklar bulunması
5-      Osteoporoza yol açan ilaç kullanılması
6-      Basit düşmeler ile kolay kırık meydana gelmesi
7-      Beş yıl içeisinde 4 cm den fazla boy kısalması
8-      Kalsiyumdan düşük diyetle beslenme
Postmenapozal Osteoporozun Tanısı
65 yaşının üzerindeki tüm postmenapozal kadınlarda herhangi bir risk faktörü veya kırık geçirme öyküsüne bakmadan mutlaka “Kemik Mineral Yoğunluğu” ölçülmelidir. 65 yaşından genç postmenapozal kadınlarda; basit travma ile kırık geçiren hastalarda önce Osteoporozdan şüphe duyulmalıdır. Ayrıca yukarıda sayılan şüphe duyulması gereken faktörlerin varlığında İlk olarak hastada Kemik Mineral Yoğunluğu ölçülmelidir. Bu grupta “T Skoru” ile tanı konulmaktadır. T skorunun -2.5 in altında olması Osteoporoz tanısını koydurur. Kemik Mineral Yoğunluğu ölçümü yanında kan testide gerekir.
Postmenapozal Osteoporozun Tedavisi
Tedavi ilaç tedavisi ve ilaç dışı destekleme tedavisi olarak ikiye ayrılır.
                   Destek Tedavisinde
1-      Egzersiz: Kemik kütlesinin korunmasında  egzersiz çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle kemiğe yük bindiren ağrılık taşıyıcı ve kas güçlendirici egzersizler önemli yer tutar. Ağırlık kaldırıcı egzersizler, ip atlama ve dans osteoporoz üzerinde oldukça olumlu etki yapan egzersizlerdir. Pilates, yoga gibi egzersizler kas gücünü artırarak kemik gücüne katkı sağlar. Bütün bu egzersizlerin yapılamadığı durumda haftada en az 3 gün  30-60 dakikalık yürüyüş yapılması da yararladır.
2-      Sigaranın Kesilmesi: Sigaranın kemik kaybını artırıcı etkisi ispatlandığından, sigaranın bırakılması osteoporoz tedavisine önemli katkı sağlar
3-      Alkol alımının azaltılması: Belirli bir dozun üzerinde alkol alımının kadınlarda osteoporoza yol açtığı bilinmektedir.(Günlük 20 gr üzeri)
4-      Düşme riskinin azaltılması: Osteoporozda basit düşmeler ile önemli kırıklar meydana gelebildiği için düşme riskine yol açan faktörlerin azaltılması faydalıdır. Osteoporozlu hastalarda kırıkların büyük çoğunluğu ev içi düşmeler ile meydana gelmektedir. Bu amaçla sandalye veya merdivene çıkarak yüksekte iş yapılmaması, kaydırmaz halı-kilim ve paspas kullanılması, banyo gibi ıslak zeminli alanlarda kaydırmaz paspas kullanılması kırık gelişme riskini azaltmak açısından oldukça önemlidir.
5-      Diyet ile yeterli kalsiyum alımının sağlanması: Postmenapozal kadınlarda 1200 mg günlük kalsiyuma ihtiyaç vardır, oysa ki standart beslenme ile günlük 700-800 mg civarında kalsiyum alınmaktadır. Ya beslenmedeki kalsiyum miktarı artırılmalı ya da ağızdan kalsiyum takviyesi yapılmalıdır.
6-      D vitamini takviyesi: D vitamini ülkemizde mayıs ayından kasım ayına kadar güneş enerjisi sayesinde deride oluşur. İdeal D vitamini değerinin 30 ng/ml üzerinde olması osteoporozdan korumaktadır. Postmenapozal kadınlarda günlük 800-1200 Ünite D vitamini ihtiyacı vardır. Besinlerle çok az miktarda D vitamini elde edilmektedir. Bu nedenle D vitamini takviyesi yapılması önemlidir.
İlaç Tedavisi
Birinci seçenek Bisfosfanatlardır. Henüz kırık gerçekleşmemiş ise ağızdan alınan ilaçlar ile tedaviye başlanılır. Hasta ağızdan alımı tolere edemiyor ise (reflüye bağlı) ve kırık gelişmiş ise daha hızlı etki için damar yolu ile verilenler tercih edilir. Bu ilaçlara en fazla 7-10 yıl devam edilebilir. On yılın sonunda ara vermek gerekir.
Bisfosfanatlar ile tedavinin başarılı olmadığı durumlarda Selektif Östrojen reseptör modülatörleri(Raloksifen) , Hormon replasman tedavisi, Parathormon(Teriparatit), Stronsiyum Renelat, Kalsitonin, Denosumab kullanılabilir.
Her bir ilacın etkisi ve yan etkisi farklılıklar gösterir. İlaç tedavisi kişiye özel durumlara göre başlanır.
Tedaviye cevap “Kemik Mineral Yoğunluğu” ölçümü ile takip edilir. Tedavi almayan post menapozal kadınlarda 2 yılda bir, tedavi görenlerde yılda bir Parathormon tedavisi gören hastalarda 6 ayda bir Kemik Mineral Yoğunluğu ölçümü yapılmalıdır.

Osteoporozda Kefir Mucizesi



Kefir Ne Zaman Bulundu?

Kefir ilk olarak dünyaya Kafkaslardan yayılmıştır. Tarihi yüzyıllar öncesine dayanır. Kefir de yoğurt gibi sütün mayalanması ile elde edilir. Yoğurda göre daha asidiktir PH sı 4 civarındadır. Süt 18-24 saat de oda ısısında kefir mayası ile beklediğinde kefir içeceği elde edilir. Batı 1900 lü yılların başında kefir ile tanıştı.

Kefirin Faydaları Nelerdir?

Kefirin bugüne kadar birçok faydası ortaya çıkarılmıştır.

1-                 Kefir zengin bir besin kaynağıdır: Kefir Protein-Kalsiyum-Fosfor-Magnezyum- Vitamin B12-Vitamin B2 ve D vitamini içermektedir.

2-                 Probiyotikdir: Yoğurttan daha güçlü bir probiyotikdir. Bağırsak  florasını güçlendirerek, sindirim problemlerini düzenler ve kabızlığı önler

3-                 Antibakteriyel etkilidir. Bağışıklık sistemini  güçlendirir. Kefir birçok faydalı bakteri içerir bu bakterilerin bazı zararlı bakterileri öldürerek bazı enfeksiyon hastalıklarını önlediği gösterilmiştir.

4-                 Kanserle mücadele eder: Bazı kanser hücreleri ile savaşarak kanser oluşumunu engellediği bilinmektedir.

5-                 Detoks etkisi vardır.

6-                 Osteoprorozu engeller:  Kalsiyum kaynağı olmasının yanında  zengin bir K2 vitamin kaynağıdır.  Bağırsakta K2 vitamini üreten bakterilerin çoğalmasını sağlar. K2 vitamini D vitamini gibi osteoporoz tedavisinde faydalı bir vitamindir.

7-                 Laktoz intoleransı nedeni ile süt ürünü kullanamayanlar kefiri güvenle tüketebilir. Kefir mayası sütün içinde bulunan laktoz proteinini parçalayarak faaliyet gösterir.  Laktoz(süt proteini)  allerjisi olanlar bu nedenle kalsiyum kaynağı olarak rahatça kefiri tüketebilir.

8-                 İmmün sistemi güçlendirerek alerjik hastalıklar ve astım ile mücadeleyi kolaylaştırır.

9-                 Kollesterolü düşürür.

10-              Tansiyon düşürücü etkisi vardır.

11-              Yara iyileşmesini hızlandırır.

12-              Elde edilmesi kolay ve Ucuzdur.  Kefirin evde yapılması kolaydır.  Piyasada bulunan kefirlerde raf ömrünü uzatmak için katkı maddesi bulunabilirken evde yapılan kefir tamamen doğaldır.  Bu nedenle düzenli kefir tüketilmesi istenilen hastaların evde kendi kefirini üretmesini öneriyoruz.

Osteoporozda Kefirin faydası nedir?

Osteoproz kemik kaybı ile sessiz ilerleyen ciddi bir hastalıktır. Çoğu zaman hastalara ancak kırık meydana geldiğinde  tanı konulabilmektedir.  Özellikle menapoz sonrası kadınlarda sık görülmekle birlikte erkeklede de osteoproz görülmektedir. Osteoprotik hastada basit düşmeler ile kalça, omurga, kol ve ön kol kemiklerinde kırıklar meydana gelebilmektedir.  Özellikle 65 yaşından sonra yetersiz kalsiyum alımına bağlı olarak kadınlarda daha sık osteoproz meydana gelmektedir. Osteoporozu önlemede en önemli etken diyet ile yeterli kalsiyum alınmasıdır. Özellikle sabah aç karnına düzenli olarak içilen 1 bardak (200 ml)  kefirin osteoprozu önlediği bilimsel çalışmalar ile gösterilmiştir. Evde yapılması kolay olan bu içeceğin düzenli tüketilmesini öneriyoruz.
Evde Kefir Nasıl Yapılır?

Evde kefir üretebilmek için öncelikle kefir mayasına ihtiyaç vardır. Kefir mayası aktarlarda satılmaktadır. Bir kez satın alındığında bu maya sürekli çoğalarak büyümektedir. Bu nedenle her defasında bu mayanın kulllanılması yeterli olmaktadır. Günlük süt kullanılması önerilmektedir. Çiğ süt kullanımı önerilmemektedir. Dikkat edilmesi gereken en önemli bir nokta mayalama yapılırken cam veya seramik kap kullanılmalı ve oda sıcaklığında 18-24 saat bekletilmedir. Boza kıvamına geldikten sonra plastik süzgeç kullanılarak maya kısmı süzülerek ayrılır.
 Bu maya tekrar kefir yapımında kullanılır.  Ayrılan sıvı kısım buz dolabında 24 saate kadar muafaza edilebilir. Kefir fazla mayalandığında  ekşimsi tat oluştuğu için içimi zor olabilir. Bu durumda içerisine bal- süt ilavesi veya tarçın konularak içilmesi önerilir. Kefir her yaşta güvenle içilebilir.
Literatür.

1-Benjamin C. T. Bourrie P. Willing  and Paul D. Cotter. The Microbiota and health promoting characteristics of the fermented beverage kefir. Frontiers in Microbiology 2016. 1-17

2- Yu Tu M., Chen H.L, Tung Y.T, Kao C.C, Hu F.C, Chen C.M. Short term effects of kefir fermented milk consuption on bone mineral density and bone metabolism in a randomized clinical trial osteoporotic patients. Plos One December 10, 2015

3.Chen HL, Tung YT, Chuang CH, Tu MY, Tsai TC, Chang SY, Chen CM. Kefir improves bone mass and microarchitecture in an ovariectomizen rat model of postmenapausal osteoporosis. Osteoporos İnt. 26(2): 589-99, 2015


7 Nisan 2020 Salı

OMUZ ÇIKIĞI


Omuz eklemi en sık çıkık görülen eklemlerden birisidir. En sık travmaya bağlı omuz çıkığı görülmektedir. İlk omuz çıkığı genelde genç yaşlarda görülür. 

İlk kez omuzu çıkan hastada eklem kapalı olarak yerine oturtulduktan sonra iyileşme olması için üç hafta kol askısı kullanması yeterli olur.  Ancak sporcularda durum farklıdır. Her sporcu biran önce spora dönmek ister. Bunu sağlamak için cerrahi tedavi daha iyi bir seçenek olabilir. Omuz çıkığının ilk oluş yaşı 20 den küçük ise bu hastada tekrardan omuz çıkığı görülme ihtimali %90 dır. Ancak ilk omuz çıkığı 40 yaş üzerinde ise tekrardan omuz çıkığı görülme ihtimali %10’lara kadar düşer. Travma sonrası omuz çıkığı meydana geldiği zaman omuz eklemini yerinde tutan kapsül denilen yapı yırtılır. Erken dönemde çekilen standart omuz MR ı ile tanı konulur. Omuz başı bu yırtık alandan eklem dışına çıkar. Buna “BANKART LEZYONU” adı verilir. Omuz çıkığı ile birlikte başka yapılarda zarar görebilir. 
Tüm bu hasarın tamiri Artroskopik yöntemle kapalı olarak tedavi edilebilir. Çok özel durumlarda açık cerrahi gerekebilir.
Tekrarlayan omuz çıkıklarında bazen kapsül gevşekliğine bağlı olarak yırtık olmadan da eklem çıkabilir. Bu gibi durumlarda öncelikle Fizik tedavi yöntemleri ile omuz çevresi yapıların güçlendirilmesi denenmelidir. Omuz çıkığı sıklıkla BANKART lezyonuna bağlıdır. Bu Artroskopik (Kapalı ameliyat) olarak tamir edilebilir. Ameliyat sonrasında hastanın kolu 6 hafta süre ile dikilen yapıların iyileşmesi için kol askısında tutulur. 
6 hafta sonra kol askısı çıkarılarak Egzesiz başlanılır.

MORTON NÖROMASI




Morton nöroması ayak tarak kemikleri arasında sinirlerin sıkışması sonrasında oluşan bir hastalıktır. Ayak metatars(tarak kemiği) başları altından geçen transvers ark  dediğimiz kavisin çökmesi sonucu tarak kemiklerinin başları birbirine yaklaşarak sinirde sıkışmaya yol açar, sıkışan sinir zamanla kalınlaşır, bu kalınlaşma sinirin  daha kolay sıkışmasına sebep olur.



Hastalar genellikle yürüme sırasında tarak kemiklerinin altında ağrı ve elektrik çarpma hissi şikayeti ile gelir. Tanı klinik muayene ile konulur.. Tanıyı kesinleştirmek için ön ayak MR çekilir.


Morton nöromasında tedavi: 

Erken dönemde ayak tabanındaki kavis çökmesini azaltmak ağrıyı geçirebilir. Bunun için özel tabanlıklar kullanılır. İleri dönemde ağrıyan bölgeye kortizon enjeksiyonu yapılabilir. Tabanlık veya enjeksiyondan fayda görme şansı nöromanın büyüklüğü ile ilgilidir. Nöroma büyüdükçe kalıcı tedavi ameliyat ile sağlanır.

4 Nisan 2020 Cumartesi

KALÇA PROTEZİ



Kalça protezi nedir?
Değişik nedenler ile bozulan kalça ekleminin ameliyatla metal veya metal-seramik karışımından  üretilen yapay eklem ile değiştirilmesi işlemidir.
 Kalça Eklemi neden bozulur?
Gençlerde:
-Doğuştan kaynaklanan genetik hastalıklar
-Çocukluk çağında geçirilen kalça eklem enfeksiyonu,
-Perthes Hastalığı,
-Kalça kemiği kırığı sonrası kemiğin dolaşımının bozulması,
-Osteonekroz hastalığı,
-Romatizmal hastalıklar sonrası
-Tedavi edilememiş kalça çıkığı gibi nedenler ile eklem bozulabilir.
İleri Yaşlarda: 
-Özellikle 65 yaşından sonra yaşlılığa bağlı gelişir,
-Yaşlı hastalarda kemik erimesi(Osteoporoz) nedeni ile gelişen kalça kırıkları sonrasında gelişebilir.
-Patolojik kırığa yol açan kemik tümörü metastazları sonrasında
-Romatizmal hastalıklara bağlı olarak kalça protezi gerekebilir.


Kalça Protezi ne zaman yapılmalıdır?
Eklem hasarına bağlı kalça protezi ameliyatı için 2 önemli gerekçe vardır.
1- Hastanın ağrısız yürüme mesafesinin 300 metrenin altına düşmesi veya,
2- Her gün ağrı kesici ilaç kullanmak zorunda kalması halinde hastaya protez yapılmasının zamanı gelmiştir. Her gün ağrı kesici almak zorunda kalan hastalarda ilaçlara bağlı böbrek ve karaciğer hasarı meydana gelebilir. Hastanın Yürüme mesafesinin artırılması ve ağrı kesici ihtiyacının önüne geçilebilmesi için protez yapılmasında fayda vardır.
Kalça kırığına bağlı protez ameliyatları zorunlu olarak hemen yapılmalıdır. Hastanın biran önce ayağa kaldırılması hastanın hayatını kurtaran en önemli yoldur. Bu da kalça protezi yapılarak sağlanabilir.
Kimlere Kalça Protezi Yapılamaz?
-Vucudunda aktif bir enfeksiyon odağı bulunan hastalara enfeksiyon geçinceye kadar protez yapılamaz
-Sürekli denge problemi yaratarak düşmeye sebep olan nörolojik hastalığı bulunan kişilerde kalça protezi yapılamaz.
-Ameliyatı kaldıramayacak kadar genel durumu düşkün hastalarda
Kalça Protezinin Alternatif varmıdır?
Kalça eklemi bozulduğu için yürüme güçlüğü çeken ve şiddetli ağrısı olan hastalara protez dışında eklem dondurma ameliyatı yapılabilir. Eklem dondurma ameliyatı fiziki olarak ağır iş yapan kişilerde tercih edilir. Ancak iki kalça eklemi birlikte bozulmuş ise her iki kalçaya dondurma işlemi yapmak sakıncalıdır. Günümüzde ileri derecede hareket kısıtlılığına neden olduğu için eklem dondurma ameliyatı giderek azalmaktadır.



Nasıl Bir Ameliyat süreci geçiyor?
Protez ameliyatı öncesinde hastaların tepeden tırnağa muayeneden geçirilerek vucudunda bir enfeksiyon odağı bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Bu neden ameliyattan önce tüm hastalarımıza kan ve idrar tetkikleri yaptırıp sonuçların temiz olduğunu gördükten sonra hastayı ameliyata hazırlarız. Bu aşamada kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalarda ilacın niteliğine göre 5 ile 10 gün öncesinde ilaç kesilerek bunun yerine kısa etkili kan sulandırıcı(düşük molekül ağırlıklı heparin) iğneler başlarız. Ameliyattan birkaç gün sonra kanama riski ortadan kalkınca hasta rutin eski tedavisine dönebilir. Kanamalı geçen ameliyatlarda hastaya kan nakli yapmak gerekebilir.
Hasta ameliyattan sonraki 12 saat içerinde mobilize edilerek yürütülür.
Hasta hastanede yattığı süre içerisinde belirli aralarla yürütülür. Bu durum oluşabilecek Derin Ven Trombozunu önlemenin en etkili yoludur. Ayrıca hastaya ciltaltı düşük molekül ağırlıklı heparin enjeksiyonu uygulanır. Taburcu olurken kan sulandırıcı iğne yerine tablete geçilir. 30 gün süre ile kan sulandırıcı hapını kullanması istenir.
Ameliyat sırasında ve sonrasında ne gibi problemler(komplikasyonlar)  ortaya çıkabilir?
Kalça protezi ameliyatı sırasında kanama-kemikte kırılma, çimentonun erken donması, sinir yaralanması gibi problemler görülebilir. Ameliyattan sonra ise erken ve geç komplikasyonlar gelişebilir.
Erken komplikasyonlar: En sık enfeksiyon, derin ven trombozu, protezin yuvasından çıkması riski vardır.
Geç komplikasyonlar ise protezin erken gevşemesidir. Bu komplikasyonlar gerekli tedbirler alınarak en aza indirilebilir ancak tamamen sıfırlamak mümkün değildir.
Total kalça protezinin ortalama ömrü 15 ile 20  yıl arasında değişmektedir. Ancak 25 yıla kadar dayanan protezlerde vardır. Protezin ömrü cerrahi tekniğe, konulan protezin türüne, hastanın aktivite düzeyine, kemik kalitesine ve kilosuna göre değişebilir.

DİZ PROTEZİ



Diz protezi nedir?
Değişik nedenler ile bozulan diz ekleminin,  ameliyatla metalden üretilmiş yapay eklem ile değiştirilmesi işlemidir.
 Diz Eklemi neden bozulur?
Gençlerde:
-Doğuştan kaynaklanan genetik hastalıklar
-Çocukluk çağında geçirilen diz eklem enfeksiyonu(Septik artrit),
-Tedavi edilmemiş eklem içi kırıklar sonrası,
-Osteonekroz hastalığı,
-Romatizmal hastalıklar sonrası
-Metabolik hastalıklar sonrası(Gut gibi)
-Hemofili hastalığına bağlı sık eklem içi kanamalar sonrası.
İleri Yaşlarda: 
-Özellikle 65 yaşından sonra yaşlılığa bağlı gelişir,
-Obezite(Şişmanlık)
-Romatizmal hastalıklara bağlı olarak diz protezi gerekebilir.

Diz Protezi ne zaman yapılmalıdır?
Kireçlenmeye bağlı diz protezi ameliyatı için 2 önemli gerekçe vardır.
1- Hastanın ağrısız yürüme mesafesinin 300 metrenin altına düşmesi veya
2- Her gün ağrı kesici ilaç kullanmak zorunda kalması halinde hastaya protez yapılmasının zamanı gelmiştir. Her gün ağrı kesici almak zorunda kalan hastalarda ilaçlara bağlı böbrek ve karaciğer hasarı meydana gelebilir.
Hastanın Yürüme mesafesinin artırılması ve ağrı kesici ihtiyacının önüne geçilebilmesi için protez yapılmasında fayda vardır.


Kimlere Diz Protezi Yapılamaz?
-Vucudunda aktif bir enfeksiyon odağı bulunan hastalara enfeksiyon geçinceye kadar protez yapılamaz
-Protez ameliyatını kaldıramayacak kadar genel durumu düşkün olan hastalara diz protezi yapılmaz.
Diz Protezinin Alternatif var mıdır?
Diz eklemi bozulduğu için yürüme güçlüğü çeken ve şiddetli ağrısı olan hastalara protez dışında eklem dondurma ameliyatı yapılabilir. Eklem dondurma ameliyatı fiziki olarak ağır iş yapan kişilerde tercih edilir.
PRP(Zenginleştirilmiş Plazma): Hastanın kendisinden alınan kanın özel bir makine yardımı ile serumunun ayrılması ile elde edilir. Aynı anda hastanın eklemine enjekte edilir. Protez ameliyatının yapılmasının belli bir süre geciktirebilir.
Viskosuplemantasyon( Yapay eklem sıvısı enjeksiyonu): Diz eklem kireçlenmesinde eklem içine yapılan enjeksiyonlar proteze alternatif değildir, sadece protez yapılması için gereken süreyi uzatarak hastaya vakit kazandırır.
Nem Potein-Glikozaminler ve Tip 2 kollajenler: Kıkırdak yıpranmasını yavaşlatma ve bazı hasarları onarma etkileri vardır. Ancay yagın kireçlenmede sadece protez ameliyatının geciktirirler. Hastayı ameliyat olmaktan kurtaramazlar.
Fizik Tedavi: Diz çevresi kasların güçlenmesi ve ağrının geçici olarak kesilmesi üzerinde faydaları olmakla beraber, kireçlenmeyi durduramaz, hastayı ameliyattan kurtaramaz, sadece vakit kazandırabilir.
Dizlik veya tabanlık kullanımı: Diz eklemine gelen yüklenmeyi azaltarak ağrıları azaltabilir, ancak kireçlenmeyi önleyemez, sadece vakit kazandırabilir.
Artroskopik eklem temizliği: Kireçlenmeyi önlemez, sadece eklem içinde temizlik yapılarak ağrı oluşumunu belirli bir süre azaltarak kişiye vakit kazandırabilir.
Yüksek Tibial Osteotomiler: Açısal deformiteye bağlı tek eklem aralığında kireçlenme bulunan 50-60 yaş arasındaki hastalarda tercih edilebilir. Kemik kesilerek yükün sağlam eklem yüzeyine gelmesi sağlanarak ağrıyı azaltabilir. Ancak ameliyat için belirli kriterlerin sağlanması gerekir. Her hastaya uygulanamaz.
Protez Çeşitleri nelerdir?
Diz protezleri total diz protezi ve unikondiler diz protesi olarak iki gruba ayrılır.
Total diz protezinde diz ekleminin hem iç hemde dış yüzeyleri değiştirilir. Total diz protezi de kendi içerisinde arka çapraz bağı kesen ve koruyan diz protezi olarak 2 tipdir. Hastaya ne tip protez konulacağına hastayı değerlendiren ortopedik cerrah karar verir.
Unikondiler diz protezi ise sadece dizin iç veya dış eklem yüzeyini değiştirir. Bu protezi amacı hastaya total diz protezi yapılana kadar vakit kazandırmaktır. Ancak Unikondiler diz protezinin uygulanabilmesi için katı kurallar vardır.(Hastanın yaşının genç olması ve kilosunun 85 in altında olması ve sadece tek eklem yüzeyi bozulması gibi). Bu kurallara uygu hasta sayısı oldukça sınırlıdır.


Nasıl Bir Ameliyat süreci geçiyor?
Tüm protez ameliyatı öncesinde hastaların tepeden tırnağa muayeneden geçirilerek vucudunda bir enfeksiyon odağı bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Bu neden ameliyattan önce tüm hastalarımıza Kan ve idrar tetkikleri yaptırıp sonuçların temiz olduğunu gördükten sonra hastayı ameliyata hazırlarız. Bu aşamada kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalarda ilacın niteliğine göre 5 ile 10 gün öncesinde ilaç kesilerek bunun yerine kısa etkili kan sulandırıcı(düşük molekül ağırlıklı heparin) iğneler başlarız. Ameliyattan birkaç gün sonra kanama riski ortadan kalkınca hasta rutin eski tedavisine dönebilir. Kanamalı geçen ameliyatlarda hastaya kan nakli yapmak gerekebilir. Protez emeliyatı özel havalandırma sistemine sahip ameliyathanelerde yapılmalıdır. Standart ameliyathaneler diz protezi yapımına uygun değildir .
Hasta ameliyattan sonraki 12 saat içerinde mobilize edilerek yürütülür.
Ameliyat sırasında ve sonrasında ne gibi problemler(komplikasyonlar)  ortaya çıkabilir?
Diz protezi ameliyatı sırasında damar-sinir yaralanması, kemikte kırılma gibi problemler görülebilir. Ameliyattan sonra ise erken ve geç komplikasyonlar gelişebilir.


Erken komplikasyonlar: En sık enfeksiyon, derin ven trombozu,
Geç komplikasyonlar ise Ağrı ve protezin erken gevşemesidir. Bu komplikasyonlar gerekli tedbirler alınarak en aza indirilebilir ancak tamamen sıfırlamak mümkün değildir.
Total Diz protezinin ortalama ömrü 15 ile 20  yıl arasında değişmektedir. Ancak 25 yıla kadar dayanan protezlerde vardır. Protezin ömrü cerrahi tekniğe, konulan protezin türüne, hastanın aktivite düzeyine, kemik kalitesine ve kilosuna göre değişebilir.
 Protez ameliyatından sonra enfeksiyondan korunmak için ne yapılmalı?
Vucudunda protez bulunan hasta, ömrü boyunca enfeksiyon kapma riski taşır. Protezli hastalar diş çekimi-dolgu gibi işlemler dahil tüm cerrahi müdahalelerde işlemden önce koruyucu antibiyotik almak zorundadır.

3 Nisan 2020 Cuma

De Quevan Hastalığı



El bileğinde  tendonların sıkışması sonucu şiddetli ağrı ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Genellikle 30-50 yaş aralığında görülür. De Quervan Hastalığı kadınlarda 10 kat fazla görülmektedir. Baş parmağı hareket ettiren tendonlar bilekte sıkışmaya uğrar. Tendonların üzerinden geçen bant şeklindeki yapı kalınlaşarak tendonların hareketinin ağrılı olmasına yol açar.  Sebep genellikle aşırı kullanma ve romatizmal hastalıklar olup hamilelik döneminde de vucutta su tutulmasına bağlı olarak görülebilir. Hamilelik döneminde görülen De Quervan Hastalığı genellikle hamilelik sonra geçer.

Hastalar genellikle hekime başparmak tarafında bilekte oluşan ağrı ile gelir. De Quervan Hastalığının tanısı klinik muayene ile kolayca konulabilir.
Baş parmak avuç içine alınıp el bileği aşşağı doğru eğildiğinde şiddetli ağrı hssedilmesi De Quervan tanısını koydurur.

Tedavi:
De Quervan Hastalığı öncelikle baş parmağın istirahate alınması ve ödem çözüzü ilaç tedavisi verilmesi ile başlanılır. Birkaç haftalık bu tedaviden fayda görmeyen hastalara, tendon kılıfı içerisinde steroid içeren ilaç enjeksiyonu yapılabilir. Anca cilde yakın yerlerde steroid enjeksiyonu deride incelme ve kalıcı lekeye yol açabilir.Bütün bu yöntemlerden fayda görmeyen hastalarda tendon kılıfının gevşetilmesi ameliyatı ile tedavi edilebilir.  


Çocuklarda Ön Çapraz Bağ Yırtığı


Günümüzde çocukların daha erken yaşlarda artan oranda spora başlaması ile ön çapraz bağ yırtığı sıklığı çocuklarda artmaktadır. Çocuklarda ön çapraz bağ yaralanması sıklığı tüm toplumda görülen yaralanmaların %2-3 ü kadardır ve gün geçtikçe bu oran artmaktadır. Çocuklarda ön çapraz bağ yırtığı erkek çocuklarda daha fazla görülmektedir.


Ön çapraz bağ yırtığı oluş mekanizması:
Çocuklarda görülen ön çapraz bağ yırtığının oluş şekli erişkinlerdeki ile aynıdır. En sık sıçramalı sporlarda yere düşerken ters basma sonrası dizde burkulma ile ön çapraz bağ yırtığı oluşurken,  dize gelen ileri dereceli her türlü zorlayıcı kuvvette ön çapraz bağ yırtığı yapabilmektedir.
Ön Çapraz bağ yırtığı bulguları:
Ön çapraz bağ yırtığı iki şekilde hekime gelir.
Birincisi akut dönem: Yaralanmadan hemen sonra hekime geldiğinde Dizde şişlik şiddetli ağrı ve eklem içi kanama saptanır, hasta dizinden kopma sesi geldiğini ifade edebilir.
İkincisi kronik dönem: Yaralanmadan aylar veya yıllar sonra dizde boşalma ve güvensizlik şikayeti ile doktora gelir.
Çocuk ön çapraz bağ yaralanmaları 2 türlü oluşur. Birincisinde sadece ön çapraz bağın koptuğu yaralanmalar, ikincisinde ise ön çapraz bağın yapıştığı kemiğin kopması sonrası oluşan yaralanmalardır.
Ön çapraz bağ yırtığının tanısı:
Muayene ile tanı konabilir. Ön çapraz bağ için özel testler vardır. Bu testlerin pozitif olması tanıyı koydurur ancak muayene ile kırık olup olmadığı anlaşılamaz. Direk çekilecek diz röntgeninde kemik kırığı olup olmadığı değerlendirilebilir, ayrıca çocuklarda bulunan büyüme kıkırdağının durumu hakkında da röntgen bilgi verir. Ancak MR mutlaka çekilmelidir. MR eklem içindeki bağın durumunu en net gösteren tetkik olmanın yanında başka yapılarda da eşlik eden yaralanma olup olmadığını ayırmayı sağlar. Ön çapraz bağ yırtığı ile birlikte %30-50 oranında eşlik eden menisküs yırtığı da vardır.

Çocuklarda Ön çapraz bağ yırtığının tedavisi
Ön çapraz bağ yırtığı saptandığında tedavi edilmediği takdirde tekrarlayan boşalmalar sonrası menisküs yırtığı oluşma riski fazladır. Bu nedenle ön çapraz bağ tamiri yapılmalıdır. Ancak çocuklarda erişkinlerden farklı olarak büyüme kıkırdağı henüz kapanmadığı için erken yaşta yapılacak ameliyatlar ile büyüme kıkırdağının erken kapanmasına yol açabileceği bunun da dizde büyüme kusuruna yol açabileceği belirtilmektedir. Bu durumda dizin egzersiz tedavileri ile güçlendirilerek çocuğu yaşı ilerleyene kadar dizde oluşabilecek ek yaralanmaları önlemek, sonrasında büyüme kıkırdağının kapanmasına yakın ise ön çapraz bağ tamirinin yapılması en doğru seçenektir. Ancak profesyonel sporcularda spora uzun süreli ara vermenin yaratacağı olumsuzluğun önüne geçmek için derhal ön çapraz bağ tamiri ameliyatı yapılabilir. Büyüme kıkırdağı açık olup büyüme potansiyeli devam eden çocuklarda ön çapraz bağ ameliyatı erişkinlerden farklı teknikler ile yapılmaktadır. Tekniğe uygun yapıldığında büyüme kusuru oluşmamaktadır.


2 Nisan 2020 Perşembe

Spor Yaralanması Sonrası Diz Posterolateral İnstabilite

TIRNAK BATMASI



Tırnak batması tırnağın etin içine doğru büyümesi ile oluşur. Tırnak batmasının birçok sebebi mevcuttur. Bunlarda en sık olanı yanlış tırnak kesim tekniği, mantar hastalıkları ve yanlış ayakkabı seçimidir.
Her yaşta görülebilmektedir. En önemli bulgusu ağrıdır. Tırnak batması 3 aşamadan oluşur
1.Aşama Ödem fazıdır: Bu dönemde kızarıklık, şişlik ve hasiyet vardır. Bu dönemde ılık sabunlu su ile her gün yıkanması, kapalı ayakkabı giyilmemesi, aktivite kısıtlanması ile 2-3 hafta içinde kendiliğinden düzelebilir. Uzun dönemde sık sık tekrarlayabilir, bu dönemde batan tırnak kısmının dışarı doğru büyümesinin sağlanması nüksü önler. Bunun için en basit yöntem batan kısmın altına her gün kademe kademe artırılarak pamuk sıkıştırılması yöntemidir. Tel takılması da diğer bir yöntemdir.
2. Aşama Abse fazıdır: Bu dönemde kızarıklık, şişlik ve hasiyete ek olarak tırnak yatağı kenarında abse oluşur. Kısa sürede enfekte akıntı başlar. Bu dönemde yürüme oldukça zor ve ağrılı olabilir. Bu dönemde cerrahi tedavi yapılmamalıdır. Ilık sabunlu su ile her gün ayağın 10-15 dakika yıkanması ve antibiyotik tedavisi  yapılır. Başlangıçta geniş etkili antibiyotik ile tedaviye başlanır. Bu arada akıntılı sıvıdan kültür için sürüntü sıvısı alınır. Eğer süreç içerisinde ilk verilen antibiyotik başarılı olmaz ise 3-4 gün sonra çıkacak  kültür sonucuna göre antibiyotik tedavisi yeniden gözden geçirilir.
3. Aşama Granülasyon fazıdır: Bu dönemde tırnak kenarında kabarık kronik bir doku meydana gelir. Zaman zaman akut alevlenmeler ile abse fazına dönebilir. Bu dönemde artık su banyosu ve antibiyotik tedavisi ile başarı elde edilemez. Bu nedenle cerrahi olarak batan kısmın çekilmesi ve kronikleşen dokunun çıkarılması işlemi uygulanmalıdır.




Tırnak Batmasının Cerrahi tedavisi:
Tırnağın tamamının çekilmesi:

Eğer tırnak yapısal hastalıklar nedeni ile ileri derecede deforme oldu ise ve ilaç tedavisi ile tedavisi mümkün değilse yeniden sağlıklı tırnağın çıkmasını sağlamak amacı ile tırnak tamamen çekilebilir. Tırnağın tekrardan çıkmasının istenmediği tırnak deformitesine yol açan hastalıklarda tırnak  matriksi denilen büyüme dokusu tahrip edilerek tırnağın yeniden çıkması engellenir. Aksi takdirde tırnağın sağlıklı olarak yeniden çıkmasının planlanması durumunda matriksin zarar görmemesi gerekir.

Tırnağın Kısmi çekilmesi:

En sık tercih edilen yöntemdir. Tırnağın batan kısmı çekilir ve batan kısmın yeniden çıkmasını engellemek için kısmi tırnak matriks tahribatı yapılarak batma önlenmeye çalışılır. Batma iki taraflı ise bu işlem tırnağın her iki kenarına da aynı anda uygulanabilir. Çekilen kısımdaki granülasyon dokusu da cerrahi olarak temizlenerek dikiş ile yaklaştırılır. Yaklaşık 20 günlük pansuman tedavisi sonrası dikişleri alınarak normal ayakkabı giymeye başlanılabilir.